Sanatı ve Sanatçı Kişiliği
Ümmü Gülsüm, konserlerinde sahnenin ortasına oturur ve arkasındaki büyük orkestranın okuyacağı şarkının giriş bölümünü seslendirmesini beklerdi. Orkestrasında ud, keman, kanun gibi klasik sazların yanında akordeon ve özellikle 1960’larda elektro gitar, org da yerini alırdı.
Sanatçının sahneye gelmesiyle seyirciler çılgınca tezahürat yaparlar, övgü dolu sözlerle onu yüceltirlerdi. Salonda bulunanların onu gördüklerinde ayağa kalkarak bağıra çağıra övgüleri hiç şaşırtıcı değildi. Halk, istisnasız tüm konserlerinde Ümmü Gülsüm’e olan hayranlığını, sevgisini olağanüstü şekilde gösterirdi. Sanatçı, seyircilerini sahnede elinde eksik olmayan mendiliyle, mahcup gülümsemesiyle, selamlar, sakinleştirmeye çalışırdı. Konserlerinde halkın arasından sahneye fırlayıp onun elini, hatta ayağını öpen hayranlarının sayısı hiç de az değildi.
Salondakiler, Ümmü Gülsüm’ün şarkılarını dikkatle dinler, çoğu zaman kendilerinden geçercesine alkışlarlardı. Bu alkışlar ve tezahüratlar, şarkısını söylerken de beğenilen bölümlerde yinelenir çoğu zaman orkestra şarkıya ara vererek salonun sessizleşmesini, halkın sakinleşmesini bekler, Ümmü Gülsüm de mahcup bir eda ile halkı sakinleştirmeye çalışırdı.
Ümmü Gülsüm’ün bir bakışıyla, hafif bir el işaretiyle her biri kendi enstrumanını en iyi çalan ustalardan oluşan orkestra, aynı bölümü ustalıkla tekrar çalardı. Böylece 30-40 dakikada bitmesi gereken şarkı bir saatte bazen daha uzun sürede biterdi.
Ümmü Gülsüm, kuşku yok ki çok büyük bir doğaçlama ustasıydı. Hiç beklenmeyen bir anda sözcükleri uzatır ya da cümleleri defalarca tekrarlardı. Şarkılarında etkileyici bazı bölümleri tekrarlarken bunu o kadar ustaca yapar ki bundan herkes çok etkilenirdi. Söylediği şarkıları sahnede yorumlarken şarkının bestecisi bile eserin ne kadar sürede biteceğini bilemezdi.
Ümmü Gülsüm, makamla bestelenen şarkıyı süslemek ve değişimler yapabilmek için makamsal kurallar bütününü bozmadan belirli melodi pasajlarını katı ritmik biçimlerinden ayırarak kendi yorumu ile dinleyicilere sunardı. Böylece beste ile beste içinde kendi seçtiği bölümlerin yorumları karşı karşıya gelir, ortaya çıkan gerilimse dinleyicilerde Arapların “tarab” dedikleri bir çeşit vecd-esrime oluştururdu. Ümmü Gülsüm’ün söylediği şarkılarda bu karşıtlığı vurgulaması en önemli özeliğiydi.
Müzikologlar tarafından sanatçının sesi, tam anlamıyla “taklid edilemez” diye nitelendirilir. Aralarında kasidelerin de bulunduğu 280’in üzerinde beste seslendirdiği bilinmektedir.

(altta) Fakkaroune’nin provalarında…


(üstte) Bir konser öncesinde perde aralığından salona bakarken…

(üstte) Kanuni Abdo Salih’le konser sırasında…
(Aşağıda) Ümmü Gülsüm’ün orkestrasında yıllarca bendir çalan Mahmud Hamuda.




(üstte) Alf Laila wa Laila’nın (bin bir gece) provalarında…


(üstte) Ümmü Gülsüm ve Muhammed Abdülvahab ön çalışma sırasında…